“İnsanları fikir ayrılıkları ayırmaz. İnsanları üslup ayırır. Asıl olan, insanları incitmeden anlaşabilmektir.”
Bu cümle, bugün hepimizin kulağına küpe olmalı.
Erzincan'da yaşayan her birey fikir beyan ederken karşısındakini incitmeden, anlamaya çalışarak konuşmalı. Zira bir insanı anlamaya çalışmak, ona duyulan saygının en samimi halidir. Tartışmak, münazara etmek, farklı düşünceleri savunmak bu toplumun ihtiyacı olan şeydir. Ama bu süreç, karşılıklı nezaketle yürütüldüğünde gerçek bir anlam kazanır.
Bu bağlamda Erzincan Belediye Başkanı Sayın Bekir Aksun’un eleştirilere açık duruşunu ve bu eleştiriler doğrultusunda atılan adımları kıymetli buluyorum. Halkın sesini duymak ve bu sesi yok saymadan çözüm üretmek, yerel yönetim anlayışında özlediğimiz bir yaklaşımdır. Ancak Erzincan’ın hâlâ çözüm bekleyen pek çok yapısal sorunu olduğunu da göz ardı edemeyiz. Altyapı eksikliklerinden ulaşım sorunlarına, sosyal yaşamdan kültürel alanlara kadar birçok başlıkta atılması gereken adımlar var.
Tam da bu noktada hatırlamamız gereken şey, kişisel menfaatlerin değil, fikirlerin çarpışması gerektiğidir.
Çünkü gelişim, konfor alanlarımızda değil; karşılaştığımız fikirlerde, duyduğumuz eleştirilerde ve bu eleştirilerden çıkarılan derslerde gizlidir.
Elbette ki biz ne kadar güzel bir dille ifade etmeye çalışsak da, Konfüçyüs’ün dediği gibi: “Sen ne anlatırsan anlat, karşındakinin anlayabileceği kadar anlatmış olursun.”
Bazen tüm iyi niyetimize rağmen zamanımız boşa gider. Ama bu, doğruyu söylemekten ve ortak bir akıl arayışından vazgeçmemizi gerektirmez.
Ve yazımı, Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın veciz bir sözüyle sonlandırmak istiyorum:
“Sizden farklı düşünen insanların savlarını da dinleyin. Yalnız dikkat edin, cümlenin içerisinde 'düşünen' ibaresi var. Bu ayrımı iyi yapın.”
Bu şehir hepimizin. Gelişmek istiyorsak düşüneceğiz, tartışacağız, eleştireceğiz ve her şeyden önce birbirimize saygı göstereceğiz. Çünkü Erzincan ancak böyle büyür.