Her yıl yaşanan aynı manzara artık kanıksanmış durumda. Sokaklarda biriken sular, donan yollar, tıkanan mazgallar ve günlerce süren ulaşım sorunları… Ne yazık ki bu sorunlar artık olağan, hatta “kader” gibi algılanır hale geldi.
Ancak ne zaman ki bahar çiçek açar, güneş yüzünü gösterir, doğa kendini yeniler; işte o zaman yerel yönetimler de sosyal medya hesaplarında kentin güzelliklerini paylaşmaya başlar. Yeşeren ağaçlar, gürül gürül akan dereler, parklar, çiçekler... Birdenbire her şey güllük gülistanlık oluverir. Sanki birkaç ay önce aynı sokaklar çamur deryasına dönmemiş, aynı kaldırımlar buzdan geçilmez hale gelmemiş gibi.
Evet, altyapı çalışmaları ciddi maliyetler ve uzun vadeli planlamalar gerektirir. Ancak bu, sorunları görmezden gelmenin, makyajla örtmenin bahanesi olamaz. Erzincan gibi potansiyeli yüksek, tarihi ve doğal zenginlikleriyle büyüyebilecek bir şehrin; mevsimsel döngülerle yönetilmesi, sadece görüntüye dayalı bir hizmet anlayışıyla ilerlemesi kabul edilemez.
Elbette paylaşılan görüntüler güzel; kentimizin doğası gerçekten takdir edilesi. Sosyal medyada beğeni toplayan bu kareleri biz de seviyoruz. Ancak bir vatandaş olarak şunu açıkça söylemek gerekir. Artık sadece estetikle değil, icraatla da konuşmalıyız. Şehrin bir vitrin gibi sergilenmesinin ötesinde; projelere, yatırımlara, altyapıya ve uzun vadeli planlamaya ihtiyacı var. Görselle değil, somut adımlarla güçlenecek bir Erzincan istiyoruz.
Üstelik şehir sadece doğa sorunlarıyla değil, günlük yaşamı doğrudan etkileyen başka bir krizle daha karşı karşıya. otopark sorunu. Şehir merkezine yapılan büyük yatırımlar, örneğin yeni şehir hastanesi ve alışveriş merkezi, zaten yetersiz olan otopark altyapısını daha da zora soktu. Bu projelerin trafik ve park yükünü artıracağı en başından belliydi; buna rağmen çözüm geliştirilmedi.
Oysa uzun süredir konuşulan katlı otopark projesi, şehrin en kritik ihtiyaçlarından biriydi. Ancak bugün geldiğimiz noktada bu projenin akıbeti belirsiz. Neden yapılmadı? Vaz mı geçildi? Kaynak mı yetersizdi, yoksa öncelik başka yerlere mi verildi? Bunlar sorulması gereken, kamuoyunun yanıt beklediği sorulardır.
Bu noktada Erzincan Belediye Başkanımızın yaptığı önemli bir öneriyi de hatırlatmak gerekir. Başkan, şehir merkezine yapılan hastane ile belediye hizmet binasının yerlerinin değiştirilmesini önererek, şehir içi trafiğin ve otopark yükünün azaltılabileceğini savunmuştu. Bu öneriyi samimi ve yapıcı bir çözüm arayışı olarak gördüğümü açıkça ifade etmek isterim. Keşke bu öneri dikkate alınsaydı. Ama ne yazık ki şehirler keşkelerle değil, kararlılıkla ve eylemle yönetilir. O nedenle bu noktadan sonra beklentimiz nettir. Otopark sorununa kalıcı bir çözüm getirilmelidir.
Bu şehirde yaşayan bizler misafir değiliz. Bu topraklar dedelerimizin yaşam alanıydı, çocuklarımızın geleceği de burada şekillenecek. Dolayısıyla şehrin en temel gereksinimleri özellikle de altyapı ve ulaşım gibi hayati konular ertelenemez, ötelenemez.
Her ne kadar dönem dönem yol, kaldırım, çevre düzenlemesi gibi yüzeysel projeler yapılsa da bu gelişmeler Erzincan’ın büyümesine yeterli ivmeyi kazandırmıyor. Çünkü bu şehir sadece doğal olarak büyüyor; ne nüfusuna, ne ekonomisine, ne de altyapısına dair sürdürülebilir bir gelişim gözlemleniyor. Yapısal anlamda büyümeyen, planlamayla desteklenmeyen her şehir geride kalmaya mahkumdur.
Yerel yönetimler sadece güzel havalarda paylaşım yapmakla değil; kötü havalarda da çözüm üretmekle yükümlüdür. Sorunları mevsimsel olarak değil, kalıcı projelerle ele alan bir belediyecilik anlayışı Erzincan için artık bir lüks değil, zorunluluktur.
Çünkü bu şehir bizim. Geçmişimiz burada, geleceğimiz de burada.