Filistin’de yaşanan insanlık dramına Erzincan’dan tepkiler devam ediyor.  Yaşanan zulme ve soykırıma dur demek için Hekimlerden Sessiz Yürüyüş Gerçekleştirildi. Saat Kulesi önünden başlayan yürüyüş Dörtyol Kızılay Meydanında sona erdi.

Burada grup adına konuşan Kadir Merkit Eczacı şu ifadelere yer verdi;

“Allah’ın selamı, çocuklarının cansız bedenlerini toprağa veren Filistinli annelerin, enkaz altında ezilmiş ama imanı dimdik durmuş babaların, çatışma ortasında “Rabbim bana yeter” diyen mazlumların üzerine olsun.

Allah’ın selamı, yediği son lokmayı paylaşan Gazzeli çocukların, ezan okunurken başını secdeye koyup bir daha kaldıramayanların, açlıkla susuzlukla değil ama onurla şehit olanların üzerine olsun.

Allah’ın selamı, kimliğini unutturmaya çalışanlara karşı Kur’an’ı ezberleyen Doğu Türkistanlı yavruların, annesini kampta bırakıp tek başına hayatta kalmaya çalışan Uygur yetimlerin üzerine olsun.

Bugün burada bir araya gelişimiz, sadece bir organizasyon değil, bir vicdan çağrısıdır. Bu yürüyüş, sadece ayakların değil, kalplerin direnişidir. Bu açıklama, sadece kelimelerle değil, gözyaşlarıyla yazılmış bir haykırıştır. Gazze’de sadece duvarlar değil, hayatlar da yerle bir edildi. Bir çocuğun defteri kanla kapandı. Bir annenin duası, enkaz altında kaldı. Bir babanın cesedi, çocuğuna mezar oldu. Çocuklar artık annelerinin kucağında değil, kefensiz mezarlarında yatıyor. Gazzeli doktorlar, tıbbi cihaz yokken elleriyle kalpleri çalıştırmaya çalışıyor. İlaç yok, mama yok, su yok… Ama umut var. Çünkü umut, sadece tankla değil, tahammülle de savaşır. 7 Ekim’den bu yana sayısız can şehit oldu. Ama biz hâlâ alışverişe, eğlenceye, sessizliğe devam ediyoruz. Ve her sessizlik, atılan bir bomba gibi Gazzeli çocukların üzerine düşüyor. Doğu Türkistan, haritada silinmek istenen bir ülke değil; Zihinden silinmek istenen bir inançtır, bir kimliktir, bir hayattır. İbadet edenler hain sayılıyor, dua edenler tehdit. Binlerce Uygur kardeşimiz, “yeniden eğitim” adı altında işkence kamplarında yok ediliyor. Anneler evlatlarını tanıyamadan kaybediyor.  Babalar, çocuklarının sesini yıllardır duymuyor. Bir millet, sessizce öldürülüyor. Ve biz, sadece susarak değil, unutarak da bu zulme ortak oluyoruz. Zulme karşı durmanın en somut yollarından biri de boykottur. Boykot etmek, market rafında bir ürünü değil, zalimle iş birliğini reddetmektir. “Ne fark eder ki?” deme! Bir damla su, karıncanın cehennemine engel olamaz belki; Ama tarafını gösterir. Siyonist markalara verilen her kuruş, bir bombaya, bir kurşuna, bir çığlığa dönüşür. O çığlık, bir gün bizim çocuklarımızın da kulaklarını kanatabilir. Zulme rıza, zulümdür. Alışverişle değil, duruşla insan olunur.

ÇAĞRIMIZDIR

Ey kalbi olan insan! Zalimle alışverişi kes. Ey dili olan medya! Mazlumun sesine kulak ver. Ey iradesi olan hükümetler! Adaleti çıkarların önüne koy. Ey ümmet! Filistin ve Doğu Türkistan için ayağa kalk. Ey vicdan sahibi kardeşim! Evinde, sofranda, tüketiminde; nerede olursan ol, zalimle arana mesafe koy. Bu çağrımız, bir ideolojinin değil, bir insanlığın çağrısıdır.

DUA İLE BİTİRELİM...

Allah’ım! Gazze’de, Doğu Türkistan’da, Yemen’de, Arakan’da; Her nerede bir mazlum ağlıyorsa, sen o gözyaşını gör. Her nerede bir çocuk aç yatıyorsa, sen onun midesine değil, kalbine merhamet indir. Her nerede bir ana evladına hasretse, sen onların yollarını cennetle birleştir. Ey adaletin sahibi! Bugün senin adını dillerinden düşürmeyen ama adaletini unutanların zulmüne karşı bizi sabit eyle. Şehitlerimize rahmet eyle. Onların kanını zayi etme. Onları, Peygamber’e komşu, ümmete örnek, bize sarsılmaz iman örneği kıl. Onların uğruna can verdiği toprakları bereketli eyle. Dualarını dudaklarında taşıyan ümmeti uyandır Ya Rab. Bize öyle bir sabır ver ki, susarak değil konuşarak; Tüketerek değil direnerek; Sadece yaşarken değil, ölürken bile senin adını haykıralım. Kalbimizi bileyip vicdanımızla konuşalım. Birlik olalım. Direniş olalım. Sadece konuşmayalım; yaşayalım. Âmin.”