TURKCELL’e Bağlı Global Bilgi Firması 500 İşçiyi İşten Çıkarmasına tepkiler sürüyor. Anahtar Parti Erzincan İL Başkanlığını ziyaret eden Tüm İş Konfederasyonu Genel Başkanı ve Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Mahmut Şahin, A Parti İl Başkanı Ahmet Korkmaz ve yönetim kurulunu ziyaret ederek yaşanan sorunu dile getirdi.
Anahtar Parti İl Başkanlığında düzenlenen toplantıda konuşan İl Başkanı Ahmet Korkmaz “Türkiye geneli yaşanan ekonomik sıkıntılar ve bunun akabindeki işsizlik sorunu ile devam eden, buna paralel olarak da Türkiye geneli 550 kişinin işten çıkarılmasıyla ilgili sorun yaşanıyor. Bunun 150'sinin Erzurum'da olduğunu biliyoruz. Bu arkadaşlarımızın mağduriyeti söz konusu. Bildiğiniz gibi TURKCELL'e bağlı, alt birim olan Global Bilgi firma ihaleyi almış ve Erzurum'da personeli yenileyerek işe devam ediyorlar. Bu şekilde de arkadaşlarımızın 150 kişinin Erzurum'da olması ki, büyük çoğunluğu orada. Bu 150 kişinin mağduriyeti demek, öncelikli olarak işsizliğin had safhada olduğu, gençlerimizin ev genci olarak nitelendirdiğimiz gençlerin çoğaldığı bir dönemde yenileri katmanın bir anlamı olmadığını düşünüyorum. Ve bu yapılan uygulamanın son derece yanlış olduğunu, hazır yetişmiş iş sahibi elemanların devre dışı bırakılarak sıfırdan adam alımına yönelik bir çabanın olduğunu, kadro açmanın söz konusu olduğunu biliyoruz. Bunu da kesinlikle kabul etmiyoruz ve bu arkadaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesini istiyoruz. Türkiye'nin 550 sadece Erzurum'da 150 kişi olduğunu tekrar ediyorum. Bu konuyla ilgili duyarlılık gösteren çok değerli Başkanım Mahmut Şahin Bey'in Tüm İş Konfederasyonu Genel Başkanı, ayrıca da Tüketiciler Birliği Genel Başkanı sıfatıyla bu konuya el atması da gerçekten duyarlılığını göstermektedir. Kendisini tebrik ediyoruz, kutluyoruz. Vermiş olduğu destek için de ayrıca teşekkür ediyoruz” diye konuştu.
Toplantıda konuşan Tüm İş Konfederasyonu Genel Başkanı ve Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Mahmut Şahin ise işten çıkarmalara tepki gösterdi. Şahin konuşmasında şu ifadelere yer verdi; “Bir siyasi parti olarak yerelde sayı az demeden bir soruna sahip çıkmanız takdire şayan bir durum. Türkiye'de sendikacılık nasıl yapılıyor? Normalde bir işçi sendikasında sendikaya yetkiyi işçi verir. İşçi seçer, o sendikaya yetkiyi verir ve o sendika işçi adına yetkisini kullanır, çalışır, mücadelesini yapar, haklarını arar. Ama Türkiye'de bu böyle olmuyor. Türkiye'de sendikaya yetkiyi işçi değil, genel anlamda iktidar olan siyasi parti ya da partiler ya da yerelde belediye olan siyasi parti belirliyor. İşçiyi adam yerine koymuyor. İşçiyi takan yok maalesef. İşçi sendikasında yetkiyi işçi veremiyor, siyaset belirliyor. Biz bu arada Yavuz Başkan'ın sözünü aldık. İktidarlarında gerek genelde gerekse belediyelerde asla işçilerin sendika seçimine karışmayacakları sözünü bize verdiler. O anlamda da teşekkürü yine bir borç biliyoruz. Sendikacıları, arada sırada yetkili sendikalardan bahsediyorum, yılda bir podyuma çıkan bir manken gibi görüyorsunuz. Ne zaman o zaman? Asgari ücret tespit komisyonu toplantıları başladığında işte Kasım Aralık aylarında bir podyuma çıkarlar. Biraz racon kesecek hatta. Komisyon toplantısına katılmayacağız, terk edeceğiz, az oldu falan filan diye. Tamamen anlaşmalı bir şekilde bakanlıkla ki buna kalıbımı basarım. Adım Mahmut Şahin olduğu kadar eminim. Sendikanın keseceği raconu bile bakan belirliyor. Şöhret önemli değil diyor. Onlar diyorlar sanki bir tartışma yaşanıyormuş gibi, asgari ücret tutturuluyormuş gibi, işçiye ücretin asgarisini layık verebiliyorlar. Bakın Türkiye'de işin azamisini işçi yapar. Her zaman için görelim. Memurdan da çok çalışan işçidir. Ama takdir edilmeyen de odur. En az takdir edilen demiyor, takdir edilmiyor. Sendikacının siyaset tarafından belirlenip de işçinin hakkını gözetilmeyip siyasetin kendisine engel olmaması adına vurguladığı bu düzende işçinin, bakın çok enteresan, sadece insani bir şey söyleyeceğim, ekonomik bir haktan bahsetmeyeceğim. Aynı kurumda çalışan devlet memuru ve devlet işçisi. Devlet memurunun annesi babası vefat ettiğinde yedi gün ölüm izni veriyorlar. Aynı kurumda çalışan işçinin anne babası ölünce üç gün ölüm izni veriyorlar. Bakın bu kadar ahlaksız bir tutum var şu anda. Bunlardan rahatsız olmayan bir yetkili sendika var. Niye? Çünkü yetkili sendikayı belirleyen, bu mevzuda düzenleyen siyaset. Aynı işyerindeki memur evlendiğinde yedi gün evlilik izni alıyor, aynı işyerindeki işçi evlendiğinde üç gün evlilik izni alıyor. Ben geçen sene bir evliliğe şahit oldum, bir bakanlıkta. Aynı kurumda çalışan bir memurla işçi evlendi. Ve dördüncü gün işçi işe başladı, memur evde kalmaya devam etti. Böyle saçma bir uygulama. Bu insani bir durum kardeşim. İkisine de aynısı. Ölüm acısı ya anne baba farkı var mı bunun? Daha mı kıymetli memuru? Ya da daha kötüsü, bugün başkanın bahsettiği sorun işten çıkarmalar ve dönüşle alakalı. Bir bakanlıkta bir memur işten çıkartılıyor, haksız yere çıkartılıyor, mahkemeye veriyor. Mahkeme diyor ki geri dönecek bu işe diyor. Memur ertesi sabah işine başlıyor. Aynı kurumda işçi işten çıkartılıyor, haksız çıkartılıyor, mahkemede işçiyi haklı buluyor fakat işe döndüremiyor. Hakimin gücü işe dönmesine yetmiyor. Sadece tazminatını ödettiriyor. Bu reva mı? Ya bu mudur devletçilik, bu mudur sosyal devlet, bu mudur insan haklarını önceleyen sistem? Tabii sendikacılık öyle olursa sonuçları da böyle oluyor işte. Bu anlamda o işçilerin, haksız yere işten çıkartan işçilerin işe dönme garantisinde olmadığı bir sisteme biz sorgulamaya ve eleştirmeye devam edeceğiz. Ta ki düzelip işçiye kıymet verilip insanlar arasındaki haksızlığın eşitsizliğinin giderilmesi adına.” Dedi.





