Sevgili Erzincanlılar, Hazırsanız sizi şehiriçi ulaşımda bir maceraya çıkarıyorum. Biletiniz yoksa üzülmeyin, nasılsa otobüsün yarısı zaten ayakta yolcu… Diğer yarısı mı? Onlar da koltukla diz kapağı arasındaki 15-20 cm’lik mesafeye sığmaya çalışıyor. Modern işkence tanımını yeniden yazan bu ulaşım araçları, adeta Erzincan halkına “senin konfor hakkın yok” diyor.
Her sabah işe ya da okula giderken, otobüsle değil de bir lunapark aletine biniyormuş hissine kapılıyorum. Otobüs hareket ettikçe içimizdeki tüm organlar da küçük bir dans gösterisi yapıyor. Koltuklar desen, ergonomiyle sadece alfabede komşu olmuşlar. Sünger mi, tahta mı belli değil; ama kesin olan tek şey, sırtınıza saplanan demir borularla “omurga düzleştirici” olarak da hizmet verdikleri.
Bu araçlar yalnızca insan değil, sabır taşı da test ediyor. Üstelik cam kenarına oturduysanız geçmiş olsun. Ya cam açılmaz ya da açılırsa bir daha kapanmaz. İçerideki havalandırma mı? Ah, o da nostalji esintisi: “Camı açarsan hava alırsın kardeşim!”
Şimdi gelelim yollarımıza… Efendim, Erzincan yolları artık asfalt değil, doğa belgeseli. Her adımda yeni bir köstebek yuvası, yeni bir macera. Araba mı kullanıyoruz, yoksa açık hava dağ bisikleti rotasında mıyız belli değil. Süspansiyon sistemi mi? O da ne, o da bu şehirde “efsane” olmuş, yani söylentiden ibaret.
Zaman zaman yoldaki çukurlarla şoför arasında duygusal bir bağ oluşuyor gibi. Çünkü her biri ustalıkla hedef alınıyor. “Aman şu çukura da girmeseydik ayıp olurdu” dercesine, tam isabetle vuruluyor. Yolcu olarak biz de doğal olarak hop oturup zıplıyoruz. Spor salonuna gitmeye gerek yok, Erzincan otobüsünde bir tur at yeter.
Belediye yetkililerine buradan bir çağrım var. Eğer şehir halkını köy usulü titreşimle rahatlatma gibi bir projeye imza atıyorsanız, onu bile doğru dürüst yapamıyorsunuz. İnsan en azından sırtına bir minder koyar, üç beş müzikle terapi havası yaratır. Ama yok, bizde sessiz bir çöküş, gürültülü bir titreşim var.
Erzincan, dağlarıyla, doğasıyla güzelliğin şehri. Ama ne yazık ki bu güzelliği ulaşım sistemleriyle kara mizaha dönüştürmüşüz.
Bu halk bu çileyi hak etmiyor. Hem yollar hem araçlar hem de hizmet anlayışı acilen elden geçirilmeli. Yoksa yakında Erzincan’da toplu taşıma değil, toplu sabır testi yapılacak.
Şaka bir yana, gülerek yazdım ama gerçekten ağlanacak haldeyiz.
Otobüslerimiz yorgun, yollarımız üzgün, halkımız öfkeli. Ama olsun, biz Erzincanlıyız… Güleriz geçeriz, dizimize kadar çukura batsak da.